Artvin 1 Şubesi

Öğretmene değer vermeyen bir strateji başarı getirmez

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlanan “Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023” belgesinin 2011 yılından bu yana Bakanlığın gündeminde olduğunu, üzerinde çalışmalar gerçekleştirildiğini, taslak metinlerin aradan geçen zaman zarfında kamuoyuyla yer yer paylaşıldığını,  ancak son merhalede kamuoyuna açıklanan belge uygulanabilir olmaktan uzak, masa başı kaleme alınmış görüntüsüyle yeniden ele alınmaya muhtaç olduğunu söyledi.



 

Ali Yalçın,  “Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023”  belgesini düzenlenen basın toplantısında değerlendirdi.

Gerçek bir strateji belgesinden beklenen, öncelikle eğitim sisteminin ve bu kapsamda öğretmen istihdamı, çalışma koşulları, yeterlilikleri ve eğitim sisteminin mevcut durumu ve sorunlu alanları tespit etmek; devamında ise bunlara yönelik kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerileri içeren planlamanın yapılması gerektiğini ifade eden Ali Yalçın,  “Maalesef söz konusu belgede bu türden bir stratejik yaklaşım söz konusu değildir. Sorunun doğru ve net bir şekilde ortaya konulmadığı bir vasattan sağlıklı bir çözüm yaklaşımı çıkması tabii ki mümkün değildir.Milli Eğitim Bakanlığı, Öğretmen Strateji Belgesi’nin, katılımcı bir anlayışla hazırlandığı ve eğitimin paydaşlarının görüşlerinin alındığı iddiasındadır. Oysaki sendikamız başta olmak üzere eğitimin paydaşlarına görüş için sunulan 2013 yılına ait taslak belge ile yayımlanan strateji belgesi arasında dağlar kadar fark bulunmakta, zaman içinde nasıl evrim geçirerek bu hale geldiği bilinmemektedir. Bu haliyle de paydaşların görüşünün alınarak hazırlandığı ifadesi de havada kalmaktadır. Öğretmen Strateji Belgesi’nde yer alan eylem adımlarının birçoğu Millî Eğitim Bakanlığı dışında başta Yükseköğretim Kurulu olmak üzere pek çok kurum ile işbirliğini ve ortak hukuki ve fiili düzenlemeleri içermektedir. Söz konusu ortak eylem birlikteliğinin politika belirleme ve karar alma boyutu itibariyle nasıl yürütüleceği koca bir soru işareti olarak durmaktadır. Ortak çalışma yapılması gereken kurumların ve görüşleriyle sürece doğrudan katkı sunacak paydaşların uzağında şekillenen bu metin yeniden ele alınmazsa hayata geçmeden kâğıt üzerinden kalmaya mahkûm görünmektedir” dedi.



 

Öğretmen Strateji Belgesi’nde sorunlar tam tespit edilememiştir

Öğretmen Strateji Belgesi’nde giriş kısmında Türkiye milli eğitim sisteminde mevcut bazı istihdam politikası sorunlarına değinilmiş ise de derinlikli bir sorun tahlili yapılmadığı, esaslı pek çok sorunun sırf ismi zikredilerek es geçildiği, haliyle bu tablodan da gerçekçi eylem adımlarının çıkarılamadığının görüldüğünü belirten Yalçın, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Örneğin öğretmenlerin bir ildeki hizmet süresinin ortalama hizmet süresinin altında olduğu sosyo-ekonomik açıdan az gelişmiş bölgeler için önerilen çözüm, dört yıl süreyle hiçbir şekilde sağlık mazereti dahi olsa yer değişikliği hakkı tanınmayan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıdır. Bir başka ifadeyle, Strateji Belgesi, sorunu tam anlamıyla anlayıp sahici, insanca, hakça ve özendirici çözüm arayışlarına girmek yerine, pratikten uzak talihsiz teorik bir metin görüntüsüyle geleceğe dair çözüm yerine sorun vaat etmektedir. Eğitim-Bir-Sen olarak 24 Kasım 2016’da yayımladığımız “Öğretmenlik Mesleki ve Mesleğin Statüsü” başlıklı raporumuzda da ifade ettiğimiz üzere, Türkiye’de ve dünyada öğretmenlerin mevcut mesleki durumları ve statüleriyle ilgili çeşitli sorunlar ve ciddi kaygılar vardır. Tarihsel ve kültürel olarak yüceltilen öğretmenlik mesleğinin nesnel koşullarının öğretmenleri tatmin eden bir düzeye ulaştığını söylemek mümkün değildir. Öğretmenler kendilerini ilgilendiren konularda profesyonel görüşlerinin alınmaması karşısında motivasyon kaybı ve değersizlik hissi yaşamaktadırlar. Daha önemlisi, öğretmenlerin bilgi, görüş ve tecrübelerini dikkate almayan eğitim reformları genellikle başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Bu çerçeveden hareketle değerlendirdiğimizde, sözde Strateji Belgesinin hem aday hem de mevcut öğretmenlerin motivasyon kaybını daha da kötüleştirme potansiyeli olduğu görülmektedir. Daha şimdiden Strateji Belgesine gelen tepkiler, mevcut öğretmen adaylarının huzurunun kaçtığını göstermektedir. Strateji Belgesi, öğretmenlik statüsünü artırmayla ilgili birkaç basmakalıp cümleyle yetinip ağırlığı öğretmenleri sürekli bir sınav sistemi içinde sokmayı öngörmektedir. Bu haliyle belgede yer alan hedeflerin özgülendiği amacın nihai tahlilde neye hizmet edeceği, eğitimin çıktılarına ve bunların kalitesine etkisinin ne olacağı ortaya konulmamıştır.”



 

Eğitimin paydaşlarının görüşlerinden uzak hazırlanmıştır

Belgede ağırlığın öğretmenlerin hizmet içi eğitimi ve kariyer gelişimi yerine öğretmen adayların yetiştirilmesine ve seçim sürecine verilmesi beraberinde, amaç ve hedefler bağlamında sorumluluğun Bakanlıktan ziyade Yükseköğretim Kurulunun üzerinde kalmasına sebebiyet verdiğini kaydeden Ali Yalçın, “ Bu durumda insan ister istemez kendine soruyor; bu kimin belgesi Milli Eğitim Bakanlığı’nın mı Yükseköğretim Kurulu’nun mu? Açık yüreklilikle Milli Eğitim Bakanı ve Yükseköğretim Kurulu Başkanına şu soruyu soruyoruz: Halen sınırsız kontenjanla faaliyetlerine devam eden mevcut pedagojik formasyon programları ile Öğretmenlik Strateji Belgesi nasıl uyuşmaktadır? Strateji Belgesinde neden bu konuda herhangi bir tedbir düşünülmemiştir? Tanımlanan hedeflerin hemen tamamı bir yıllık süreyi kapsamaktadır. Bakanlığın 2018 yılı sonuna kadar öğretmenlik stratejisine ilişkin tüm eylemleri tamamlaması, gerçekçi değildir. Sözgelimi Bakanlığın 2008’den uygulamalarla ilişkilendiremediği öğretmen yeterlilikleri, önümüzdeki bir yılda mı uygulamaya konacaktır? Bazı hedefler ve eylemler için sürekli çalışmalar yapmak gerekmektedir. Bütün bunlara ilaveten Belge’nin içeriği incelendiğinde gerçeklikten uzak, uygulanabilirliği bulunmayan, çalışma barışını ve kamu hizmetinin işbirliği içinde yürütülmesi ilkesini bozacak, kurumsal kargaşaya sebebiyet verecek, eylemlerin belirlendiği görülmektedir” şeklinde konuştu.

Performans sisteminin hukuki hiçbir dayanağı yoktur  

Genel Başkan Ali Yalçın, “Strateji Belgesi’nde bütün öğretmenler için zorunlu bir performans değerlendirme sisteminin geliştirilmesi öngörülmüştür. Bakanlığın hukuki ve kanuni dayanağı olmayan performans değerlendirmesinde ısrar etmesinin gerekçesi ortada yoktur. Uygulanabilir olmayan dayatmalar yerine eğitimden beklenenler ekseninde öğretmenden beklentiler ortaya konulmalı ve bu doğrultuda öğretmenlere daha fazla destek sağlanmalıdır” dedi.



 

Öğretmen test sınavı yapmak yerine mesleki gelişime odaklanmalıdır

Strateji Belgesi’nde bütün öğretmenlerin her dört yılda bir öğretmen yeterlikleri çerçevesinde yapılacak sınava tabi tutulmasının öngörüldüğünü kaydeden Yalçın, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Mesleğe girişte KPSS, alan bilgisi sınavı, mülakat, aday öğretmenlikten asli öğretmenliğe geçişte yazılı ve sözlü sınav gibi başka hiçbir kamu görevi için öngörülmeyen türde ve sayıda sınava tabi tutulan öğretmenlerin, her dört yılda bir sınava tabi tutulmasının gerekçesi nedir? Hiçbir gerekçe bu türden ayrımcı bir uygulamayı öğretmenlerimize izah edemez. Daha mesleğini ifa etmeye başlamadan bir yığın sınavı başarıyla geçen öğretmenler, mesleği ifaya yeterli olduklarını asli öğretmenliğe atandıkları tarih itibariyle kanıtlamış durumdadırlar. Öğretmen yeterliliğini test sınavıyla ölçmek yerine öğretmenin mesleki gelişimini sağlayacak ve tamamlayacak gerekirse modüler tarzda hizmet içi eğitim faaliyetleri planlanmalı, hizmet içi eğitimler, performansa yönelik uygulanmalı ve kariyer basamaklarında etkin rol oynamalıdır.”



 

Sözleşmeli öğretmen istihdamından vazgeçilmelidir

Strateji Belgesi’nde kabulü mümkün olmayan bir başka husus, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına yönelik mevcut yapının güncellenmesi ve geliştirilmesi eylemi olduğunu belirten Ali Yalçın, “Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının daha önceki yıllarda denendiği ama istenilen faydanın zerre kadar sağlanamadığı apaçık bir gerçektir. Daha önce tecrübe edilmiş, sonuçları görülmüş sürdürülememiş bir uygulamada ısrar yerine geçmişten ders almak gerekir. Sözleşmeli personelin memur kadrosuna geçirilmesine ilişkin 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin dönemin hükümetince ortaya konulan gerekçesi bunun en büyük kanıtıdır. Eğitime ilişkin reformların kalıcı hale gelmesi, derslerin boş geçmemesi ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır. Bu nedenle, hem yeni öğretmen kadroları ihdas edecek hem de sözleşmeli öğretmen alımındaki hatayı telafi ederek sözleşmeli öğretmenleri kadroya geçirecek; ücreti öğretmenlere iş güvencesi ve kadro sağlayacak yasal bir düzenlemeye ihtiyaç vardır” dedi.



 

Kavimler göçüne hayır

Ali Yalçın, rotasyon sisteminin işlevsel ve aktif hal getirilmesi de, Strateji Belgesi’nde öngörüldüğünü, Eğitim-Bir-Sen olarak bahse konu düzenlemeye yönetmelik taslağının kamuoyuna yansıdığı andan itibaren tepkimizi ortaya koyduklarını rotasyon uygulamasını “kavimler göçü” olarak nitelendirdiklerini ifade ederek, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Eğitimin ve öğretmenlerin çözülmesi gereken pek çok sorunu varken rotasyonun çözüm değil yeni bir sorun alanı haline geleceğine vurgu yapmıştık. Yakın zamanda proje okulları yönünden rotasyonun Milli Eğitim Bakanlığı’nca denendiği ve bir sonuç alınamadığı da bilinen bir gerçektir. Bakanlık norm kadro fazlası öğretmenlerin atamasıyla beraber, ülke genelinde 155 proje okulunda 8 yılını dolduran bin 187 öğretmeni rotasyona tabii tutmayı kararlaştırılmış; ancak süreç tamamlanamadan geri adım atılmak zorunda kalınmıştır. Bakanlığın bu türden “örnek uygulamalardan” ders alması, çok dar kapsamlı bir grupta bile uygulayamadığı rotasyonu 950 bin öğretmene nasıl uygulayacağı konusunda yeniden düşünmesi gerekmektedir. Özet olarak ifade etmek gerekirse, ortada yıllarca gel-git yaşamış nihayet bu hale nasıl geldiği anlaşılamamış, paydaş görüşleriyle beslenmemiş, alanın tecrübelerine yaslanmayan yeniden ele alınmadığı sürece uygulama şansı olmayan bir belge vardır. Öğretmene hak ettiği değeri takdir etmekten uzak bu belgenin eğitimin aktörü olan öğretmeni atlayarak başarı umması olası bir ihtimal değildir. Sürdürülebilir ve yönetilebilir bir istihdam politikası oluşturamamasının sorumlusu öğretmenlerimiz değildir. Öğretmenlerin kendi işlerine ve mesleki gelişimlerine odaklanmalarını engelleyecek, çalışma barışını ve kurumsal işbirliğini bozacak zorlama tedbirler yerine öğretmenin rolünü artıracak, motivasyon sağlayacak, adil bir kariyer sistemi kurgulayacak bir stratejiye ihtiyaç vardır.”